FED’in geri çekilme kararı ile Türkiye’nin hedeflenen büyüme çizgisinde kaldığı haberleri ekonomide son bir haftanın dikkat çekici gündem maddesi. Türkiye’nin büyüme rotasına bu açıdan bakıldığında gelişme olumlu karşılanabilir. Uzun süreli ortalama büyüme oranlarının yarım puan altında bir çizgi Türkiye için yeterli mi? Dünya ekonomisinin içinde bulunduğu ortamda yeterli. Peki sürdürülebilir mi?…
İşte 2014 için izlenmesi ve değerlendirilmesi gereken problem bu noktada odaklanıyor.
Yakınsama için erken mi?
OECD’nin 2014 büyüme tahminlerini de içeren raporu henüz Kasım ayında yayınlandı. Dünya ekonomisinin önümüzdeki yıl büyüme tahmini %3,6. Türkiye ekonomisi için bir bağımsız değişken olarak global eğilimler son derece önemli. Reel büyüme kadar finansal gelişmeler de ülkenin büyüme projeksiyonlarına birebir yansıyor.
Türkiye ekonomisinde büyüme giderek Dünya ekonomisi ile yakınsama eğilimini artırıyor. Bugüne dek global ekonominin büyüme oranından çok yönünden etkilenen yurtiçi piyasalar artık boyutuyla da doğrudan ilintili hale geliyor.
Sonuçta ,entegrasyon arttıkça risklerle fırsatlar eşitlenmeye başladı.
FED sonunda pimi çekiyor…
Bu yazı kaleme alınmadan bir kaç saat önce FED’in geri çekilme kararı yayınlanmış oldu. Bu şartlar altında finansal piyasalarda beklenen sürecin işlerlik kazanması kaçınılmaz. Türkiye’nin de içinde bulunduğu pek çok gelişmekte olan ülkenin döviz girişlerinde ciddi bir maliyet artışı görülebilir.
Bütçe hariç Türkiye ekonomisi…
Kasım ayı bütçe gerçekleşmeleri Türkiye ekonomisinin ‘nakit fazlası’ veren bir ülke ekonomisi olarak bilinen kaydını bir kez daha tescillemiş oldu. 2014 için elimizde Dünya’ya yaklaşan bir büyüme oranı sağlanmasında en büyük destek kamu maliyesinden gelmeye devam ediyor. Seçim öncesi bütçe dengesinde ciddi bir değişim olabilir mi? Bekleyip göreceğiz.
Devlet bütçesi haricindeki makro değişkenlerin durumu Dünya ekonomisinin referans değerlerine pek de uygun değil. Ödemeler dengesinde, enflasyon ve işsizlikte sorunlar devam ediyor.
Özel sektör ve hanehalkı hedeflerini gözden geçirmeli…
Fon transferinin azaldığı yıllarda ortalama değerleri yakalamak güç. Sadece genel büyüme oranı değil doğal olarak reel sektör de şartlardan etkilenecektir. Özellikle dolar kurundaki yükseliş özel sektörün borç ödemelerini ve yatırım harcamalarını zorlaştırabilir.
Reel sektör kadar aile bütçelerini de etkisi altında alan asıl unsur kredi genişlemesi. Net sermaye girişi ile kredi artışı arasındaki doğrudan bağlantı 2014’ün ilk yarısında kendisini iyiden iyiye belli edecektir.
2014’ü kamu harcamaları ve net ihracat katkısı kurtarabilir…
2014 yılı için hedeflenen büyüme oranı %4 olarak alındığında önümüzdeki seçenekler belli. Özel sektör Dünya ekonomisindeki iyimser unsurlardan döviz devşirecek. Azalacağı veya artmayacağı anlaşılan portföy yatırımlarının boşluğunu ihracat artışı ile dolduracak. Seçim atmosferi kamu yatırım harcamalarının büyümeye katkısını artırabilecek.
Faiz ve kurda beklenen…
Döviz kurunda FED’in çekilme kararı ne denli etkili ise, döviz borçlarını ödemek üzere yabancı para talebini artıran özel sektörün finansal tutumu o kadar baskın olabilir. Hatta 2014 başlamadan tıpkı iki yıl önce olduğu gibi yılın son günlerinde küçük atak girişimlerine karşı uyanık olunmalı.
Merkez’in rezervleri şimdilik spekülatif hamleleri göğüsleyecek boyutta. Ancak yılbaşından sonra dövize talep devam ederse uzun süre direnmek istemeyip, faiz artışı ile döviz girdisini artırmaya girişen bir MB görmek yüksek bir ihtimal. Faizde bant yükselebilir. Kurun ve faizin sıçrama niteliğinde olmayan yükseliş trendi kazanması 2014 ekonomisinin büyüme oranında 1 puanlık bir fedakarlığı gerektirecektir.